Nasıl daha etkili yazabilirsiniz? Bu soruya verilecek pek çok cevap bulunmakta: sade bir dil kullanımı, kısa cümleler kurma, doğru sözcük seçimi… Bunlar elbette çok önemli ancak ben size yazarken beş duyuya hitap etmenin anlatımı nasıl güçlendireceğinden bahsetmek istiyorum.
Çevremizi algılamak için beş duyumuzu kullanırız. Bunlar görme, işitme, koklama, dokunma ve tat alma duyularımızdır. Hayatımızda oldukça önemli bir yer kaplayan bu duyuları yazılarımıza dahil etmek, onları daha etkili kılmamızda bize yardımcı olur. Nasıl mı? Gelin birkaç örnekle bunu açıklayalım.
Yaşar Kemal’in İnce Memed serisini ele alalım. Bilenler bilir, Yaşar Kemal betimlemeleriyle, kelimeleriyle çizdiği resimlerle ünlü bir yazarımızdır. Peki nasıl oluyor da Yaşar Kemal’in kitaplarında anlattıklarını, özellikle de olayların geçtiği mekanları okurken insanlar kendilerini sanki oradaymış gibi hissediyor? Ben söyleyeyim, çünkü Yaşar Kemal sadece anlatmakla kalmıyor, anlattıklarını aynı zamanda bir manzaraya, bir kokuya, bir sese dönüştürüyor. Daha iyi anlamak için şu cümlelere bir göz atalım:
Toros dağlarının etekleri ta Akdenizden başlar. Kıyıları döven ak köpüklerden sonra doruklara doğru yavaş yavaş yükselir.
Bataklıklar yaz aylarında fıkır fıkır kaynar.
Toprak yağlı, ışıl ışıldır. … Sıcacık, yumuşaktır.
Ağacın yanına gelip de kayadan yanına dönüncedir ki iş değişir, birdenbire bir gürültü patlar. Şaşırıverir insan… İlkin kulakları sağır edecek derecede çoktur. Sonra iner, yavaşlar.
Yukarıdaki örnekleri Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan İnce Memed’in ilk kitabının birinci bölümünden aldım. Burada vurgulamak istediğim, kelime seçimlerinin ve kimi yerlerde benzetmelerin anlamı nasıl güçlendirdiği. Yaşar Kemal, kıyılara vuran dalgalar demekle yetinmemiş, bunun yerine ‘kıyıları döven ak köpükler’ diyerek dalgaları, onların kıyıya vurma şiddetini ve köpüklerin rengini belirterek bu manzarayı gözümüzde canlandırmamızı istemiş. Ya da bataklıklar yaz aylarında kaynar deyip bırakmak yerine, ‘fıkır fıkır’ ikilemesini ekleyerek bizim o kaynama sesini duymamızı amaçlamış. Toprağı anlatırken, ‘sıcacık, yumuşaktır’ diyerek bizim toprağın dokusunu hissetmemizi sağlamış.
Altı oyulmuş toprak zaman zaman büyük gümbürtülerle suyun üstüne çöker.
Arı vızıltısından büklük uğuldar. Çığlık çığlığa kuş sesleri, kurbağa vıraklamaları, bataklık sularının fokurtusu, tuhaf böcek sesleri, orman uğultusu, sazların hışırtısı, horoz ötmeleri, köpek havlamaları, çakal vıykırmaları sazlıkta birleşir, kıyıda top gibi patlar.
Bu cümleler ise İnce Memed’in ikinci kitabının birinci bölümünde yer alıyor. Şimdi biraz daha derine inerek bunları inceleyelim. İlk cümledeki büyük gümbürtüleri ele alalım mesela. Gümbürtü deyince aklınıza ne geliyor? Yüksek bir ses. Yaşar Kemal altı oyulmuş toprağın zaman zaman yüksek bir ses çıkararak suyun üstüne çöktüğünü de söyleyebilirdi, ancak bunun yerine gümbürtü sözcüğünü kullanmayı tercih etmiş. Veya ikinci cümlede, büklükte arılar vızıldar da diyebilirdi, ancak o uğultuyu duymamızı istemiş. Son cümlede ise tüm o canlıların çıkardığı sesleri tek tek betimlemek yerine, kuş, kurbağa, böcek, horoz, köpek ve çakal sesleri de diyebilirdi. Ormanda ve sazlarda -muhtemelen- rüzgarın sebep olduğu sesleri betimlemek için ise uğultu ve hışırtı sözcüklerini kullanmış. Bunları yapmasaydı da biz o seslerin ne olduğunu elbette ki bilirdik, ama belki de o zaman okurken o sesleri kendi kendimize hayal etmezdik.
Elbette ki her zaman edebi içerikli yazılar üretmiyoruz. Ancak bu söylediklerim başka metinlere de uyarlanabilir. Örneğin reklam veya ürün tanıtım metinlerinden bahsedelim. Bir pazarlamacı veya bir yerelleştirme uzmanının, bir ürünü tanıtırken veya o ürünün reklamını yaparken dikkate alması gereken noktalar bulunmakta. Bunlardan birinin beş duyuya hitap etmek olduğunu söyleyemez miyiz?
Örneğin bir yiyecek tanıtımı yapılırken, insanların ağzını sulandıracak veya söz konusu ürünü canının çekmesini sağlayacak kelimeler seçmeye özen gösterilebilir. Bir örnek verelim:
İngiltere menşeili Truede markası lokum ve kavrulmuş leblebi üretmektedir. Leblebilerinden bir tanesi ise deniz tuzu ve sirke aromalı. Bakın şirket bu ürün için ne yazmayı tercih etmiş:
The delicious taste of sea salt will leave your mouth watering for more.
Deniz tuzunun enfes tadı damağınızda kalacak ve ağzınızı sulandıracak.
Bu cümlenin çevirisinde, orijinalinde de olduğu gibi vurguyu deniz tuzuna ve tuzun insanın ağzını nasıl sulandırıp susatacağına vermeye dikkat ettik.
Bunun dışında duygular gibi soyut ifadelere yer verdiğiniz yazılarda da vurguyu artırmak için beş duyuya hitap eden sözcükler seçebilirsiniz. Örneğin, çok üzüldüm demek yerine yüreğime ateş düştü; benim için çok değerlisin demek yerine göz bebeğimsin; aşkından bitip tükendim demek yerine aşkından yanıp kül oldum; çok heyecanlandım demek yerine içim içime sığmıyor tarzı ifadeler kullanabilirsiniz.
Aşağıya beş duyuya hitap eden kelimelerin kullanımını içeren örnek bir liste bırakıyorum. Siz de yazılarınızda benzer kelimelere yer vererek anlatımınızı güçlendirebilirsiniz.
- Renkler (kan kırmızısı, gece mavisi, çimen yeşili, parlak sarı vs.)
- Şekiller (sivri uçlu dik kayalıklar, yuvarlak masa, köşeli koltuk vs.)
- Göz alıcı, parlak, ışıltılı
- Engebeli, yüksek, dağlık (arazi, yol, bölge vs.)
- Kulakları sağır eden, fısıltılı, belli belirsiz, mırıltılı, tek düze, coşkulu (ses vs.)
- Uğultu, hışırtı, şırıltı gibi yansıma sesler
- Kesik, ritmik, melodik, gürültülü, yumuşak (ses vs.)
- Sıcak, soğuk, ılık (yüzeyler vs.)
- Yumuşak, pürüzlü, kaşındırıcı (yüzeyler vs.)
- Titreşimli, düz (yüzeyler vs.)
- Tatlı, tuzlu, ağız sulandıran, susatan, şekerli, mayhoş, ekşi, acı (tatlar)
- Mis gibi, çiçek, yağmur, duman, çürümüş, iştah kabartan, ferah (kokular)
Hital Paçacı
Teşekkür ederim, yazınızdaki tavsiyeleri yazılarımda kullanacağım. İlerki yazılarınızda yabancı kaynaklardan da örnek vermenizi hoşuma giderdi